İndeks
 Ana Sayfa
 Editör'ün Notu
 Temel Bilgiler
 Akıllı Moleküller
 Genlerin Dünyası
 Hücre
 Deniz Biyolojisi
 Bitkilerin Dilinden
 Vahşi Çiçekler
 Mikrobiyoloji
 Virüsler
 Biyokimya-I
 Biyokimya-II
 Ekoloji
 İlginç Canlılar
 Kainatın Dengeleri
 Sözlük
 Sözlük (Geniş Kapsamlı - ENG)
 Duvar Kağıtları
 Faydalı Linkler
 E-Posta
Evrime Dair
 Önsöz
 İlkel Çorbada Neler Var?
 Fosillerin Görüşleri
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-1
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-2
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-3
 Kompleks Sistemler-1
 Kompleks Sistemler-2
 Bir Yanılgı Olarak Evrim-1
 Bir Yanılgı Olarak Evrim-2
 Sonuç
Kuantum Dünyası
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-1
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-2
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-3
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-4
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-5
 Geçmişten Günümüze Kuantum-1
 Geçmişten Günümüze Kuantum-2

İstanbul

Site Grafikleri
1024 x 768 Ekran Çözünürlüğünde En İyi Şekilde Görünür.

KUANTUM DEVRİMİ VE DETERMİNİZM (1)





 27 temmuz 2011

 
Eski çağlarda doğa olaylarının mitolojik varlıklarla açıklanmasına benzer olarak Rönesans öncesi dönemde de bilimsel olguların metafizik kavramlarla açıklanmaya çalışılması olağan bir durumdu. Sebep-sonuç zincirinde temel faktör doğaya hükmeden Tanrılar, onun emrindeki melekler ve diğer metafizik varlıklar olarak görülmekle beraber buna itiraz etmek Galileo gibilerini ipe, Bruno gibilerini ateşe götürmüştür.

 Galileo’nun meşhur “siz kabul etmeseniz de dünya dönüyor” sözü doğal olayların bilimsel bir nedenden kaynaklandığı gerçeğiyle beraber bilimsel düşüncenin de fitilini ateşlemişti. Rönesans sonrasında deneysel düşüncenin canlanmasıyla beraber doğada ki olayların Tanrı ve diğer metafizik kavramlarla değil o olayın kendisinden önce gelen doğal bir nedene dayandığının kabul edilmesi pozitivizmin de temelini teşkil eder.

 

Yani doğada gerçekleşen olayların mutlak suretle bir sebebi vardır ve sebepler kendisinden sonra gelen sonuçları doğuruyor gibi görünmektedir. Şimşekler mitolojik varlıkların çekiçlerini yere vurmasıyla ortaya çıkan gürültüler değil, yüksek miktarda elektron akımının sonucunda ortaya çıkan ani ısı değişimleriydi mesela.

 Doğadaki olayların mutlak suretle sebep-sonuç çerçevesinde ele alınması gerektiğini öne süren “Determinizm (nedensellik)” 17.yy’da Sir Isaac Newton’un ortaya koyduğu ve kendi adıyla anılan Newton Yasalarıyla sıçrama yaptı. Newton “Tanrısız bir evren” için kolları sıvayan materyalist-deterministler için eşi bulunmaz bir koz vermişti adeta.

 Çünkü Newton şöyle diyordu: “Evren tanrı tarafından yaratılmış kusursuz bir saat gibi işlemektedir.” Materyalistler ise haklı olarak şunu haykırdılar: “Evren, fiziksel yasalarla kendi kendine yeten ve kusursuzca işleyen bir saat gibiyse Tanrı'ya ne gerek var!” (Örn. Stephen Hawking)

 Doğada cereyan eden her olayın bir sebebinin var olduğu kabulünden yola çıkarak bu zinciri geriye doğru uzattığımızı var sayalım ve evrenin yaratılışına kadar uzanalım. Evrenin başlangıç anına gelindiğinde “Evrenin başlangıcının da bir sebebi vardır ama henüz bilmiyoruz, onu da bir gün keşfederiz.” denilmek suretiyle gözler tersi yöne, yani geleceğe çevrildi. Sebep-sonuç ilişkisi gereğince temel fizik yasalarından yola çıkarak belli bir cismi veya canlıyı meydana getiren atomların hareketlerini önceden hesap edebilirsek o zaman gelecekte ne olacağını da kesin olarak bilebilirdik. Tıpkı hedefe doğrultulan bir tabancadan çıkan merminin tam olarak nereye isabet edeceğini hesaplamak gibidir bu.

 Determinizmin “kendi kendine saat gibi işleyen evren” önermesiyle Tanrı’yı tasfiye etmeye çalışan materyalistler atomların hareketlerini kestirmek suretiyle insanı bekleyen geleceği de kesin suretle hesaplayarak büyük dinlerin kutsal kitaplarında ifade edilen “Kader” kavramından da kurtulmayı hedeflemişlerdi. Örneğin Ali’nin vücudundaki her bir atomun yerini, hızını, yönünü ve nereye hareket edeceklerini fiziksel hesaplamalarla tespit edebilirsek yarın Ali’nin size “merhaba” diyeceğini, yani kısacası kaderini önceden bilebilirdik! Böylelikle Ali işleyeceği suçlardan dolayı Tanrı tarafından hesaba çekilmekten de kurtulmuş olacaktı. Eğer bir suç, mesela bir cinayet var ise ortada, bunun sorumlusu Ali’nin vücudundaki atomlardan başkası olmayacaktı.

 Ancak determinizmin altın yılları 20.yy’da kuantum fiziğinin keşifleriyle sönükleşmeye başladı ve 21.yy’da parlaklığını tamamen yitirdi. Determinizmin pabucunu dama atan sadece kuantum fiziği değil, aynı zamanda birbirine bitişikmiş gibi görünen sebepler ile sonuçlar arasında gerçekte muazzam bir uçurumun var olduğunun fark edilmesiydi.

 Elbette tüm bu gelişmeler sebep-sonuç ilişkilerinin, yani determinizmin yanlış olduğu anlamına gelmemektedir. Fiziksel ve felsefi keşifler sadece sebep-sonuç ilişkilerinin mahiyetinin yeniden tanımlanmasını ve farklı bir açıdan algılanmasını gerektirmiştir.

(1.Bölüm sonu)

2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm


 


Yukarı Çık

Ana Sayfa | Editör'ün Notu | Sözlük | Duvar Kağıtları | Linkler

 

instagram.com/ahmet.eksik

biyolojidunyasi@hotmail.com