İndeks
 Ana Sayfa
 Editör'ün Notu
 Temel Bilgiler
 Akıllı Moleküller
 Genlerin Dünyası
 Hücre
 Deniz Biyolojisi
 Bitkilerin Dilinden
 Vahşi Çiçekler
 Mikrobiyoloji
 Virüsler
 Biyokimya-I
 Biyokimya-II
 Ekoloji
 İlginç Canlılar
 Kainatın Dengeleri
 Sözlük
 Sözlük (Geniş Kapsamlı - ENG)
 Duvar Kağıtları
 Faydalı Linkler
 E-Posta
Evrime Dair
 Önsöz
 İlkel Çorbada Neler Var?
 Fosillerin Görüşleri
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-1
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-2
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-3
 Kompleks Sistemler-1
 Kompleks Sistemler-2
 Bir Yanılgı Olarak Evrim-1
 Bir Yanılgı Olarak Evrim-2
 Sonuç
Kuantum Dünyası
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-1
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-2
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-3
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-4
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-5
 Geçmişten Günümüze Kuantum-1
 Geçmişten Günümüze Kuantum-2

İstanbul

Site Grafikleri
1024 x 768 Ekran Çözünürlüğünde En İyi Şekilde Görünür.

EVRİMİN MUTASYON ÇIKMAZI (2)




  Not: “İndirgenemez Kompleks Sistemler” bir canlının herhangi bir organının (mesela gözün) ya bütün yapı elemanlarıyla var olması ya da en küçük bir parçanın eksik kalması durumunda organın bütün fonksiyonlarını tamamen ve kalıcı olarak kaybetmesi durumudur. Ya hep ya hiç prensibidir bu.

  En can alıcı nokta ise ortaya çıkacak yararlı mutasyonun o canlıda tek başına hiçbir şekilde yeterli olmayacağıdır. Çünkü mutasyon faydalı olsa bile sonraki nesle aktarılmadığı sürece o canlı ile birlikte yok olup gidecektir. Bu demek oluyor ki mutasyonun mutlak suretle o canlının üreme hücrelerinde; yumurta veya sperm hücrelerinde meydana gelmesi gerekir.

  Aksi durumda mutasyon o canlının ölümüyle yok olacağından sonraki nesilde yavrular yine aynı şekilde, yani mutasyonsuz halde doğacaktır.


 Şimdi bu olasılıkları alt alta koyalım:

  • Mutasyonun rastlantısal baz değişikliklerine neden olması

  • O değişikliğin aynı zamanda anlamlı bir baz dizisi yaratması

  • Anlamlı baz dizisinin sonraki binlerce ve milyonlarca yıl boyunca 2. defa mutasyona uğramadan aynı şekilde kalabilmesi

  • Anlamlı baz dizisi değişikliğinin ortaya çıkaracağı proteinin hücre içindeki fizyolojik olayları olumsuz yönde etkilememesi

  • Proteinin canlının içinde bulunduğu yaşam koşullarına adaptasyonunu kolaylaştıracak bir fonksiyon kazandırması (adapte olmaması durumunda canlının doğal seçilime uğrayarak yok olması)

  • Adaptasyona sebep olsa bile mutasyonun sonraki nesle aktarılması için anlamlı baz diziliminin mutlak suretle üreme hücrelerinde, yani sperm veya yumurta hücrelerinde meydana gelmesi

Olasılıkları yan yana koyup çarptığınızda yukarıda verdiğim kütüphanedeki kör adam örneğinin bile canlıdaki faydalı değişikliğin ve sonraki nesle aktarılmasının imkansızlığını göstermesi açısından gerçek mutasyona kıyasla ne derece aciz kaldığını görebiliriniz.

 4- “Varyasyon canlının ortama uyum sağlamasını gerektirir. Uyum sağlayamayan bir canlı kesin suretle ortadan kalkar. O halde canlıda meydana gelebilecek olan mutasyon mutlak suretle canlının adapte yeteneğini artırmak zorundadır.”

 Sorun şu ki canlıda mutasyon meydana geliyorsa o mutasyonun canlıyı içinde bulunduğu ortamın şartlarına uyumlu hale dönüştürmesi gerekir. Yukarıda belirttiğim üzere bir canlıyı bulunduğu ortamdan başka bir ortama sokmamız durumunda içine girdiği yeni ortamın şartları canlının DNA’sı üzerinde bulunan baz dizilimini değiştiremez. Diğer bir deyişle çevre şartları canlıyı ortama adapte etmek üzere genleri belli mekanizmalar çerçevesinde değişime zorlayamaz. Çünkü genlerdeki değişimin yegane yolu mutasyondur ki mutasyonlar onları ortaya çıkaran mutajenlerle (etkenlerle) gerçekleşir. Mutajenler ise ortam şartlarına göre davranamazlar.

 Şimdi basit bir örnek verelim:

 Tatlı suda yaşayan bir balığı tuzlu suya saldığımızda o balığın yaşaması mümkün değildir (bazı türler her iki suda yaşayabilecek özelleşmiş ve karmaşık mekanizmalara sahiptir).

 Evrimsel yaklaşım bize milyonlarca yıl içinde kademeli olarak balıkta mutasyonlar meydana geldiğini, bu mutasyonların balığın tuzlu suya adaptasyonunu (uyumunu) sağlayacak özelleşmiş organlar ortaya çıkaracağını söyler. Demek oluyor ki evrimsel yaklaşım kaçınılmaz olarak tuzlu suyun olduğu bir ortamda suyun fiziksel ve kimyasal yapısının balığın DNA’sında meydana gelebilecek mutasyonları “tuzlu suyun zararını giderecek” özel bir organı ortaya çıkaracak şekilde yönlendirdiğini söylemek zorunda kalacaktır.

 Dawkins’in her defasında kaçamak cevaplar vermeye çalıştığı can alıcı 3. nokta burasıdır. Çünkü doğada cereyan eden biyolojik fenomenler içinde DNA’yı ortam şartlarına göre değiştirecek olan mutajenleri yönlendiren ve bu mutajenleri kompleks bir organ oluşturacak şekilde organize eden hiçbir varlık/faktör/güç deneysel olarak gözlemlenmemiş ve bilimsel literatüre geçmemiştir.

 Özetle ifade etmek gerekirse evrimin aşamalı mutasyon olarak tabir ettiği ve milyonlarca yıla yayılacak adım adım baz (DNA kodları) değişiklikleri hiçbir suretle çevre şartlarına göre şekillenemez ve tamamen rastlantısaldır.

 Kütüphaneye giren gözü bağlı okuma-yazma bilmeyen adama uzun süre boyunca bir şairin resmini göstermekle adamın yapacağı rastlantısal değişikliklerin kitapları şiir dizelerine çevirmesini beklemek ne derece mantık dışı ise tuzlu suya konan tatlı su balığının DNA’sındaki baz (kod) dizilimlerinin tuzlu suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre değişmesini beklemek de aynı derecede mantık dışıdır. Çünkü doğada tuzlu suyla etkileşime giren bir balığın hücrelerindeki DNA’yı suyun özelliklerine göre değiştirecek bir mekanizma, ya da mutajenleri DNA’yı tuzlu suya adaptasyon için değiştirmeye iten bir güç yoktur, deneysel olarak gözlemlenmemiştir ve dolayısıyla da bu iddiaların hiçbir bilimsel temeli yoktur.

 Evrimin mutasyonlarla aşamalı olarak gerçekleşmesi gerek deneysel gerekse mantıksal olarak imkansız olmasına rağmen evrimciler sıçramalı mutasyonlardan bahsederler.

 Sıçramalı mutasyon bir çırpıda milyonlarca harfin değişmesi suretiyle polisiye romanlar dizisinden oluşan kütüphanedeki birkaç veya onlarca cilt kitabın bir anda şiir kitabına dönüştüğünü ileri sürer. Aşamalı mutasyonu zaten açıklamaktan aciz olan evrimcilerin sıçramalı mutasyonlar şeklinde bir önerme geliştirmeleri bir nevi evrimi kurtarma operasyonu gibidir.

 Canlıların bir anda yepyeni fonksiyonlarla ortaya çıkması demek, milyonlarca yıllık evrim süreci içinde sadece göz açıp kapama süresinde, yani birkaç günde DNA kodlarının esrarengiz bir itici güç ile anlamlı diziler halinde yeninden yazılması anlamına gelir. Bu tıpkı bir bilgisayar programının kodlarının saniyeler içinde yeniden yazılması suretiyle bambaşka bir yazılıma dönüşmesine benzetilebilir.

 Aşamalı evrimciler DNA’daki sıçramalı ve devasa değişikliklerin kromozom mutasyonları ile meydana geldiğini söylerler. Böylelikle akıllara durgunluk verecek oranda küçük bir olasılıkla da olsa sıçramalı bir mutasyonu bilimsel terminoloji ile ifade ederek “şarlatan” olarak niteledikleri evrim karşıtlarına veya yaratılışçılara bilimsel dille cevap vermiş olurlar. Ancak kullanılan dil ne olursa olsun baz düzeyinde mutasyonla kıyaslandığında katmerli şekilde imkansız olan sıçramalı mutasyonu da ispat eden bir delil literatüre geçmemiştir. Dolayısıyla bilimsel dil gerçek manada “Bilimsel Mitoloji”ye dönüşmekten kaçamaz. 

Kütüphanedeki polisiye kitapların rastlantısal olarak şiir dizelerine dönüştüğünü kestirmeden gözlemlemenin bir yolu var mıdır?

 En azından denemek için süreyi kısaltarak evrim sürecini hızlandırmanın yolları vardır.

 Bilim adamları 1950’lerden itibaren çok hızlı üreme yeteneğine sahip Drosophila Melanogaster adında bir sinek (sirke sineği) türü üzerinde mutasyon denemeleri yapmaya başladılar. Sineğin çok hızlı üremesi mutasyonların nesilden nesle aktarılmasını incelemek için fırsat sunuyordu. Mutajenlerin sayısı ve dozu artırılarak evrim süreci içinde yüzlerce hatta binlerce yıl içinde meydana gelebilecek mutasyonların frekansı (sıklığı)da artırılmış oldu ki böylelikle her denemenin sonunda yeni doğan sineklerin morfolojileri (dış görünüşleri) çok hızlı bir şekilde incelenmiş olacaktı.

 Yapılan deneyleri, örneğimizdeki kütüphaneye bir tane değil onlarca gözü bağlı okuma-yazma bilmeyen adamın sokularak rastgele seçtikleri kitaplar üzerinde değişiklik yapmasına benzetebilirsiniz. Kitaplara müdahale eden adam (yani mutajen) sayısı artırılarak şiirsel dönüşümün hızlandırılması umulmuştur.

 Ancak onbinlerce sinek üzerinde yapılan deneylere rağmen sineklerde değil yeni bir organın ortaya çıktığını gözlemlemek, herhangi bir organda faydalı bir fizyolojik (hücre düzeyinde işleyiş) kazanım dahi gözlemlenmemiştir.

 Kafasından anten yerine bacak çıkan sinek örneği:

 

 

(2. Bölüm Sonu)

1.Bölüm
3.Bölüm

 
 


Yukarı Çık

Ana Sayfa | Editör'ün Notu | Sözlük | Duvar Kağıtları | Linkler

 

instagram.com/ahmet.eksik

biyolojidunyasi@hotmail.com