Mutasyon nükleotid veya kromozom düzeyindeki
rastlantısal değişimlerdir. Nükleotidler DNA üzerindeki kodları oluşturur.
Kromozomlar ise DNA ipliğinin yumak şeklinde sarmalanmış halidir. Öncelikle
DNA’nın yapısını örnekle açıklamak gerekir. Bir kütüphane
düşünelim. İçinde her biri 500 sayfadan oluşan tam 3500 tane kitabın olduğu
küçük bir kütüphane. Kitapların tamamı polisiye romanın bir cildini oluştursun.
Şimdi kütüphaneye okuma-yazma bilmeyen gözü bağlı bir adamı sokuyorsunuz ve
bu adamdan kitaplardan sadece birisini rastgele seçmesini, seçtiği kitaptan bir
sayfayı açmasını ve açtığı sayfadan sadece bir kelime seçerek o kelimenin
içindeki harfleri rastlantısal olarak değiştirmesini istiyorsunuz. Hatta adama
başka seçenekler de sunuyorsunuz. Şimdi bu seçenekleri sıralayalım: 1- Adam tıpkı “scrabble” oyununda olduğu gibi bir harfi seçip
çıkarıyor, fazladan harf ekliyor ya da harflerin sayısını değiştirmeden sadece
yerlerini değiştirebiliyor 2- Tek bir harfi seçmek yerine sayfadaki onlarca kelimenin yerini
rastlantısal olarak değiştirme olanağı da veriliyor 3- Kelimelerin yerini değiştirmek yerine sayfanın muhtelif yerlerinden
harfleri ya da kelimeleri çekip alabiliyor 4- Ya da sayfanın muhtelif yerlerine yeni harfler veya bu harflerin
rastgele dizilmesiyle oluşan (ama kendisince bir anlam ifade etmeyen) kelimeler
ekleyebiliyor 5- Kitabın belli bir sayfasını ya da sayfalarını yırtıp içinden alarak
sayfa sayısını azaltabiliyor 6- Yırttığı sayfaları kütüphanedeki başka bir kitabın arasına rastgele
ekleyebiliyor 7- Ya da rastlantısal olarak harfleri eklediği bazı sayfaları rastgele
seçtiği bazı kitapların içlerine yerleştirebiliyor 8- Son olarak belli kitapları kütüphaneden çıkarabiliyor, kütüphaneye
dışarıdan getirdiği kitapları ekleyebiliyor ya da o kitapların yerlerini
değiştirebiliyor olsun. Adamın okuma-yazma bilmediğini ve kör olduğunu göz ardı etmezseniz yapılacak
herhangi bir değişiklik ile kütüphanedeki kitapların zamanla polisiye romandan
bir şiir kitabına dönüşmesini beklemek tam anlamıyla imkansızdır. Buna karşın
evrim teorisi size bu kütüphanedeki 3500 dizilik polisiye romanın kör adamın
rastlantısal harf değişiklikleri ile milyonlarca yıl süre içerisinde şiir
kitabına dönüşebileceğini söyler. Örnekteki adamımız mutajenleri temsil eder. Yani gen üzerindeki bazların sayı
ve dizilimlerini değiştiren fiziksel ve kimyasal faktörlerden birisidir.
Görüldüğü üzere mutajenlerin ortaya çıkması ve DNA’nın hangi bölgesine etki
edeceği tamamen rastlantısal olup herhangi bir doğal güç (mesela sıcaklık,
rüzgar, nem, beslenme koşulları veya av-avcı ilişkisi) o mutajeni genin belli
yerindeki belli sayıda bazları değiştirmeye zorlayamaz. Yani canlının içinde
bulunduğu çevre koşulları o canlının DNA’sına etki edecek mutajeni yönlendirme
gibi bir mekanizmaya sahip değildir. Çünkü ne çevre koşulları ne de o çevre
koşullarında ortaya çıkan mutajenler DNA’yı bir bilinçli dizayn doğrultusunda
değil tamamen rastlantısal olarak değiştirirler. Dawkins’in temelde açıklayamadığı 1. nokta burasıdır. Mesele mutasyonun
ortaya çıkıp çıkmaması değildir, mutasyonlar kesinlikle ortaya çıkarlar. Ancak
mutasyonun ortaya çıkarak ve canlının milyarlarca baz dizisini (yani
kütüphanedeki kitapların harflerini) değiştirerek o canlıya yeni fonksiyonlar
kazandırması ancak bilinçli bir müdahele ile gerçekleşebilir. Eğer Dawkins (ve
diğer bütün evrimciler) doğadaki bilinçli bir müdahaleyi kabul etmeyecekse –ki
bu pozitivizm açısından mümkün değildir- yeni fonksiyonları “kör adam” ile
açıklamaktan başka seçenekleri olamaz. Dolayısıyla mutajenleri yani kör adamları
yönlendirecek bir bilinç yoksa polisiye roman dizimiz daha başlangıç aşamasından
itibaren bütünlüğünü kaybediverir. Evrimin milyon yıllık süreçle ilintili argümanlarına geri dönelim. Bilim
adamları mutasyonun ortaya çıkmasının akabinde sırasıyla şunların olduğunu iddia
ederler. I- “Mutasyon rastlantısal olarak ortaya çıkar ve DNA üzerinde
değişikliğe neden olabilir (veya etkisiz kalabilir).” II- “Mutasyonun ortaya çıkması ile DNA üzerindeki değişiklik eğer zararlı
ise canlı mutasyon sürecinin daha başından itibaren adaptasyon yani bulunduğu
ortama uyum niteliğini kaybedeceğinden ortam şartlarına ayak uyduramaz ve doğal
seçilime uğrayarak ortadan kalkar.“ III- “Mutasyonun canlıya bir fayda sağlaması durumundan o mutasyon
korunarak canlıda kalıtsal bir özellik kazanılması sağlanmış olur. Bu durum
varyasyona yani tür içinde çeşitliliğe yol açar.” Şimdi burada parantez açıyorum, ileride 4. Madde ile devam edeceğim. Kütüphane örneğinde görüldüğü üzere okuma-yazma bilmeyen ve kör olan adamın
sadece ellerini kullanarak yapacağı en küçük bir değişiklik polisiye romanın
anında bütünlüğünü kaybetmesine neden olur. Herhangi bir mutajenin DNA üzerinde
yapacağı değişiklik (ister baz seviyesinde ister kromozom seviyesinde olsun)
genlerin bütünlüğünü bozacağından DNA’nın o kısmının işlevini yitirmesine neden
olur çünkü değişiklik rastlantısal olduğundan sonuç kaçınılmaz olarak ölümcül
olur. Bu durum evrimcilerin yaptıkları binlerce deneysel çalışmalara rağmen neden
yararlı bir mutasyon göremediklerini açıklamaktadır. Son maddeyi biraz daha genişletelim. Mutasyonun rastlantısal olarak ortaya
çıkması bazen bütünlüğü bozmasa da en iyi ihtimalle etkisiz kalır. Etkisiz
kalması o canlı için en iyi ihtimalle genetik olarak zarara uğramaması anlamına
gelir ki canlının çevreye uyumunu yani adaptasyonunu etkilemez. Biz yine de mutasyonun en iyi ihtimalle etkisiz kaldığını kabul edelim.
Mesela romanda geçen “karlar üzerinde yürürken” kelimesinin “kalar üzerinde
yürürken” şeklinde değiştiğini varsayın. Değişiklik romanın bütünlüğünü,
anlamını ve akışını bozmamaktadır. Fakat bu değişikliğin bile romanın anlamı
geliştirmeye yol açacak bir mutasyon olmadığı görülüyor. İkinci olarak evrimciler DNA’daki herhangi bir gen üzerinde meydana
gelebilecek bir mutasyonun ilerleyen zamanlarda ikinci kez ve aynı gen üzerinde
başka bir değişikliğe uğrama ihtimalini tamamen göz ardı ediyorlar. Dawkins’in açıklayamadığı 2. temel nokta burasıdır. Örnekle açıklayalım: Kör adamın yapacağı değişiklikler (yani mutasyonlar) tamamen rastlantısal
olduğundan kütüphanedeki herhangi bir kitap içindeki herhangi bir sayfanın
içinde yer alan herhangi bir kelimenin imkansız olsa bile anlamlı bir
değişikliğe uğramasının ardından yine aynı kelimenin milyonlarca yıllık zaman
dilimleri içinde 2. defa mutasyona uğramayacağının garantisi yoktur. Mesela bir canlının X kromozomunda yer alan bir Y geni olsun. Bu gen
üzerindeki yüzlerce nükleotidlerden belli bir kısmı üzerinde mutasyon meydana
gelsin. Hatta bu mutasyonun en iyi ihtimalin de ötesinde canlı hücresinin içinde
yeni bir proteinin oluşumunu sağlayacak bir değişikliğe neden olduğunu
varsayalım. Milyonlarca yıllık zaman dilimi içinde aynı gen ve aynı nükleotidler
üzerinde ikinci bir mutasyon olmasını engelleyecek biyolojik bir koruma mekanizması
yoktur. Diğer bir şekilde ifade etmem gerekirse hücre içindeki fizyolojik ve
biyokimyasal mekanizmalar ortaya çıkan bu yeni proteini koruma eğilimi
göstermezler. Canlının ise genlerinde olup bitenlerden zaten haberi bile
olmadığından hücresinde tesadüfen oluşacak o proteinin faydasını kalıtsal olarak
muhafaza edecek bir bilince ve dolayısıyla biyolojik müdahaleye de sahip
olamayacaktır. İşi daha da içinden çıkılmaz kılan ise mutasyon sonunda ortaya çıkacak
(imkansız bile olsa faydalı olarak kabul ettiğimiz) bir proteinin canlının içine
bulunduğu ortama adaptasyonunu kolaylaştıracak bir fonksiyonu elzem kılmasıdır.
Yani astronomik rakamlarla ifade edilecek bir tesadüfler silsilesi içinde ortaya
çıkacak bir faydalı mutasyonun etkisiyle oluşan yeni proteinin o canlının içinde
bulunduğu ortama uyumunu da sağlayacak yeni fonksiyonlar kazandırması gerekir ki
canlı o mutasyondan bir fayda görebilsin. Mesela bu faydalı proteinin bir kuşun
gözü içinde meydana gelmesi, kuşun görüşünü keskinleştirmesini sağlayabilir. Ancak imkansızlıklar zinciri burada da bitmiyor. Gözün keskinleşmesi için
sadece bir protein değil aynı anda yüzlerce proteinin, gözün merceğinden
irisine, damarlarından kas yapısına kadar bütün anatomik yapılarının da bu
proteinle eşgüdümlü olarak değişime uğraması gerekmektedir ki tüm bu
değişiklikleri aşamalı mutasyonlarla açıklamak tam manasıyla imkansızdır. Çünkü
gelinen noktada “İndirgenemez Kompleks” sistemlere dayanırız. Söz konusu
sistemleri de kör adam örneğinde olduğu gibi rastlantısal mutasyonlarla
açıklamaya çalışmak ancak delilik olur. (1. Bölüm Sonu)
|