İndeks
 Ana Sayfa
 Editör'ün Notu
 Temel Bilgiler
 Akıllı Moleküller
 Genlerin Dünyası
 Hücre
 Deniz Biyolojisi
 Bitkilerin Dilinden
 Vahşi Çiçekler
 Mikrobiyoloji
 Virüsler
 Biyokimya-I
 Biyokimya-II
 Ekoloji
 İlginç Canlılar
 Kainatın Dengeleri
 Sözlük
 Sözlük (Geniş Kapsamlı - ENG)
 Duvar Kağıtları
 Faydalı Linkler
 E-Posta
Evrime Dair
 Önsöz
 İlkel Çorbada Neler Var?
 Fosillerin Görüşleri
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-1
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-2
 Evrimin Mutasyon Çıkmazı-3
 Kompleks Sistemler-1
 Kompleks Sistemler-2
 Bir Yanılgı Olarak Evrim-1
 Bir Yanılgı Olarak Evrim-2
 Sonuç
Kuantum Dünyası
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-1
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-2
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-3
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-4
 Kuantum Fiziği ve Determinizm-5
 Geçmişten Günümüze Kuantum-1
 Geçmişten Günümüze Kuantum-2

İstanbul

Site Grafikleri
1024 x 768 Ekran Çözünürlüğünde En İyi Şekilde Görünür.

KUANTUM DEVRİMİ VE DETERMİNİZM (4)




 Önceki bölümlerde ne kuantum mekaniğinin ne de evreni saat gibi işleyen bir makine gibi gören katı determinizmin sadece doğadaki sebep-sonuç zincirlerini hesaplama ve olasılıkları ortaya koyma yoluyla zihnimizi meşgul eden sorulara tam manasıyla cevap veremediğini gördük.

 Bunun temel nedeni pozitivistlerin evreni salt fiziksel çerçevede ele almak suretiyle doğal olgularla soyut problemleri çözmeye çalışmasıydı.

 Kuantum sıçraması her ne kadar determinizmin kalıplarını yıkmış olsa da D.Hume’un felsefe tarihinde derin etki yaratan kuşkucu yaklaşımına çözüm bulamamış, diğer yandan sorunlara salt pozitivizm gözlükleriyle bakılması sorunları çözümsüz bırakmıştır. 

 


 Gelecekte kuantum mekaniği ile determinizmi birleştirecek uyumlu bir teori geliştirileceğini farz edelim. Bu durumda bile sebep ve sonuçlar arasında zorunlu bir ilişki olduğunu ispat edemeyeceğimiz gibi önceki bölümlerde sözü edilen insan zihni ve hayvanlardaki içgüdü ile atomlardan müteşekkil bedenleri arasında ki bağlantıyı çözümlemek salt fiziksel yaklaşımlarla mümkün görünmemektedir. Çözümlemenin yolu sebepler ve sonuçların rasyonel-irrasyonel bağlamda incelenmesinden geçmektedir.


 
Hume’un Sebep-Sonuç Çıkarımı Üzerine:

 
Sebep eğer sonuç hakkında bilgi vermiyorsa, her defasında sebebin sonucu yaratmasını beklemek için bir neden yok diyordu Hume.

 Havaya attığımız bir taşın neden yere düşmeme ihtimali olduğunu açıklamak için bu örneğin kısır döngü içine nasıl girdiğini inceleyelim.

Yaptığımız deneyler sonucunda duyularımızla edindiğimiz tecrübeler  havaya atılan taşın yere düşmesindeki temel sebebin “yer çekimi” olduğunu bize söyler. Sağ duyuya tamamen uygun olan bu bilimsel yargı bizi yer ile taş arasında bir çekim kuvveti olduğu konusunda ikna eder. Bundan sonra havaya atacağımız her taşın yere düşmesi olasıdır, çünkü yer taşı çekiyor gibi görünmektedir.

 Ancak kuşkucu bir yaklaşımla “Yer ile taş arasında çekim kuvveti olduğunu nasıl ispat edebiliriz?” diye sorarsak eğer, bu durumda elimize deney tüpü alarak söz konusu kuvveti somut olarak göstermemiz mümkün olamaz. Yapılacak tek iş taşı havaya bir kez daha atmak ve olacakları görmektir.

 Taşı havaya tekrar atarız ve düşüşünü gözlemleriz. Düşme olayı bize yer çekimi hakkında ikna edici bir bilgi veriyor gibi görünür.

 Tam da bu nokta da Hume şu can alıcı gerçeğin farkına varmıştır: “Taşı havaya ikinci defa atarak yer çekimini ispat etmeye kalkışmak aynı olayı tekrar etmek suretiyle olmayan bir kuvveti dolaylı yoldan ispat etmeye çalışmak demektir, bu ise açıkça kısır bir döngüdür. Çünkü gördüğümüz şey yer çekimi kuvveti değil, taşın hareketidir sadece.”

 Gerçekten de taşın havaya atıldıktan sonra tekrar yere düşmesi, sadece taşın hareketini tekrar etmek anlamına gelir. Çünkü yer çekimi kuvveti direk değil dolaylı yoldan gösterilmeye çalışılmaktadır. Yaptığımız tek iş taşın hareketinden yola çıkarak kuvvetin var olduğunu ispat etmeye çalışmaktır.

 Aslında bu ispat da değildir. Sadece “Taş yere düşüyorsa, yer ile taş arasında çekim kuvveti olmalı.” sonucuna varmaktır ki bu yargı çekim kuvvetini ispat etmek değil sadece onun var olduğu konusunda tahminde bulunmaktır.

 Mesela hayatımız boyunca A noktasına doğru yürüyen bir adamın hareketine bakarak adam ile A noktası arasında çekim kuvveti olduğu yargısına varırız. Buna karşın çekim kuvvetini ispat etmek amacıyla adamın hareketini sıklıkla gözlemlemek sonucu değiştirmez, kısır döngü hala devam etmektedir. Yani hareketin sıklığı o harekete neden olduğu düşünülen kuvvetin varlığına delil teşkil edemez. Adam ne kadar sıklıkla yürürse yürüsün A noktası ile adam arasında bir çekim kuvveti yoktur ve adamın yürümesi böyle farazi bir kuvvetin varlığına delil teşkil edemez.

 Batılı filozoflar ve bilim adamları doğal olayların aynı şekilde meydana gelmesinden yola çıkarak iki cisim arasında bir kuvvetin varlığını ispat edemeyeceklerini fark ettiklerinde şöyle bir çözüm önerdiler: “Geçmişten bu yana doğal olaylar aynı şekilde cereyan etmiştir. Olaylar sıklıkla aynı şekilde meydana geliyorsa bu durum söz konusu olayların gelecekte de aynı şekilde meydana geleceğini ummak açısından kuvvetlerin varlığına delil sayılabilir.”

 Görüldüğü üzere bir cismin hareketini (Örn. taşın düşmesi) birçok defa incelemek suretiyle o cismin hareketinden bir kuvvetin sorumlu olduğunu öne sürmek sadece bir temenniden ibarettir. Kuvvetin varlığı somut olarak değil, cismin hareketinden yola çıkılarak gösterilmeye çalışılır ki bu da bizi yine Hume’un kısır döngüsüne götürür.

 O halde taşın hareketine neden olduğunu düşündüğümüz yer çekimi kuvveti başta olmak üzere sebepler ve akabinde sonuçların ortaya çıkmasından sorumlu olan etken nedir? Kuvvetlerin var olduğuna inanmak veya inanmamak için nasıl bir akıl yürütme ve analiz yapmamız gerekmektedir?

 Cevap, doğal olayları determinizm (illiyet) çerçevesinde değerlendirmek suretiyle sebeplerin evrende var olduğunu düşündüğümüz 4 temel fiziksel kuvvet yoluyla sonuçları doğurma kabiliyetlerine sahip olup olamayacaklarını görmekten geçmektedir.

 5. ve son bölümde sebeplerle sonuçlar arasındaki farkı göstererek kuvvetlerin varlığı konusunda rasyonel bir yargıya varmaya çalışacağım.

 (Fizikte dört temel kuvvet: yer çekimi kuvveti, elektromanyetik kuvvet, güçlü ve zayıf nükleer kuvvetler olarak kabul edilir.)

(4. Bölüm sonu)

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
5.Bölüm
 


 


Yukarı Çık

Ana Sayfa | Editör'ün Notu | Sözlük | Duvar Kağıtları | Linkler

 

instagram.com/ahmet.eksik

biyolojidunyasi@hotmail.com